Gençlik hiç aldanmadı!
'50 yıl önce olduğu gibi bugün de Tam Bağımsız Türkiye şiarıyla göğsünü vatanına siper etmeye devam ediyor'
Türk gençliği umut dolu resmi görüyor. Bu yolda Türk milletinin birliğine zevâl getirmemeyi, Atatürk'ün programından sapmamayı, karamsarlığa geçit vermemeyi en başa yazacağız
Gençlik 50 yıldır hiç aldanmadı. Rotasından hiç sapmadı.
50 yıl önce olduğu gibi bugün de Tam Bağımsız Türkiye şiarıyla göğsünü vatanına siper etmeye devam ediyor
‘'NATO'ya hayır diyoruz, çünkü; Amerika'ya karşıyız.
NATO'ya hayır diyoruz, çünkü; emperyalizme karşıyız.
NATO'ya hayır diyoruz, çünkü; emekçi halk yığınlarının yani Türkiye'nin çoğunluğunun çıkarlarından yanayız.
14-19 Mayıs tarihleri arasını NATO'ya HAYIR Haftası olarak ilan eden aşağıdaki örgütler, bugün bağımsızlık kahramanı Mustafa Kemal'in anıtı önünde bizi bağımlı kılan NATO'nun amblemini yakarak haftayı açıyoruz.'' (*)
Okuduğunuz satırlar bundan tam 50 yıl önce yapılan bir basın açıklamasından alındı. 68 gençliği, 14-19 Mayıs 1968'i ‘'NATO'ya Hayır'' haftası olarak ilan edeli neredeyse 50 yıl geçti. Doğrusuyla, yanlışıyla, eksiğiyle, fazlasıyla dolu dolu bir gençlik hareketinin 50. yıl dönümü yaklaşıyor. Karşılaştıkları bütün zorluklara rağmen vatanseverliklerinden milim sapmayan, emperyalist saldırganlığa cesaretle göğüs geren 68 gençliğinin 50. yılını şimdiden coşkuyla karşılıyoruz.
Ancak aynı kavgayı paylaşanlar, kader birliği yapanlar yoldaş olabilirler. 68 hareketinden feyz aldığımız gibi 68 gençliğiyle arkadaş, yoldaş olduğumuzu da hiçbir zaman aklımızdan çıkarmıyoruz. Bu yol arkadaşlığı TGB'nin kurulmasıyla daha da katlandı. Yıllar içinde birçok faaliyeti birlikte örme onuruna eriştiğimiz 68 gençliğiyle, 50 yıl sonra bugün aynı eylemi daha da büyüterek tüm Türkiye'ye yayma onuruna da erişmiş olduk.
TÜRK MİLLETİ TEHDİDİN KARŞISINDA
Geçtiğimiz haftalarda Norveç'te düzenlenen tatbikatta büyük devrimci Mustafa Kemal Atatürk ve Türkiye Cumhuriyeti Cumhurbaşkanı hedef alınınca Türk gençliği olarak 50 yıl sonra yeniden ‘'NATO'ya Hayır'' haftası ilan etme görevi önümüze geldi. 2 gün gibi kısa süreli bir hazırlığın ardından 20-24 Kasım 2017 tarihleri arasında Türkiye'nin 100'ü aşkın üniversitesinde ‘'NATO'ya Hayır'' haftası kapsamında etkinliklerimizi gerçekleştirdik. Edirne'den Van'a, Trabzon'dan Muğla'ya, Cebeci'den Beyazıt'a Türk gençliğinin tavrını dosta düşmana gösterdik. Yürüyüşler, basın açıklamaları, NATO'nun kanlı tarihi sergileri, söyleşiler vb. faaliyetlerle Türk gençliğini ve Türk milletini ortak hedefe kilitlemeye çabaladık. Gördüğümüz tablo özetle şudur: Türk milleti tehdidin farkındadır. En geniş tabana kadar anti-Amerikancılık yükselmektedir. Bağımsızlık savaşımızın başkomutanı olan Mustafa Kemal Atatürk'e ise sevgi günden güne artmaktadır...
Türk milleti bu büyük tehdidin 50 yıldır farkındaydı. Fakat bu tehdide karşılık verecek maddi bir güç oluşmamıştı. Aksine bu gücü oluşturmaya çalışan hareketlere ket vuruluyordu. 50 yıl sonra Türk milletinin Amerika'ya ve dolayısıyla emperyalist politikalara bakışında ciddi farklılıklar olduğunu söyleyebiliriz. 50 yıl öncesi ve sonrası olarak değerlendirdiğimizde, 68'li ağabey ve ablalarımıza oranla daha şanslı olduğumuzu iddia edebiliriz, çünkü Türk milleti en geniş tabanda dost görünen düşman ile mücadeleye girişmiştir.
50 YIL SONRA
Atlantik cephesinin Türk milleti içinde üzerine en çok oynadığı cephe şüphesiz muhafazakar cephedir. Türkiye'de Amerikancılığın tarihi 70 yıl öncesine dayanır. 70 yıldır muhafazakar vatandaşlarımız ABD'nin, NATO'nun kısacası Atlantik cephesinin hedefindedir. Bugün baktığımızda ise muhafazakar cephe dahil toplumumuzun hemen her kesiminde NATO ve ABD karşıtlığı yükselmektedir. Bu yükseliş Türkiye'nin yeni yöneliminin habercisi olmakla birlikte Türkiye devrimci hareketi açısından mutluluk vericidir. 68 kuşağının ses getiren “6. Filo Defol” eylemine o dönem karşı çıkan, kıbleyi 6. Filo yaparak namaz kılan ve 68 gençliğine saldıran muhafazakâr cephenin bileşenleri dahi bugün ‘'keşke'' diyor, “keşke biz de 6. Filo'yu kovalasaydık...”
Bu sözlerin samimiyetini sorgulamak bize düşmez. Bize düşen, yükselen anti-Amerikancı tavrı bilinçli anti-emperyalist tavra dönüştürmektir. Çünkü bizlerin ABD karşıtlığı sadece FETÖ'yü yaratmasından, 15 Temmuz hain darbe girişimini tertiplemesinden dolayı değildir. ABD ve NATO'ya bu faaliyetlerden dolayı karşı çıkmak onların diğer büyük günahlarının üstünü örtmek olur. ABD tarihi, sömürü, kan ve talan tarihidir. Türkiye Cumhuriyeti'nin tarihi ise emperyalizmle mücadele tarihidir. Türk devrimi demek topyekun sömürüye, zulme bu topraklardan atılan ilk tokattır. O yıllarda Türk milleti İngiliz emperyalizmine ve yedi düvele karşı birleşmişti, bugün ise ABD emperyalizmine karşı birleşiyor. Ne mutlu!
Toplam olarak baktığımızda coğrafyamızın ve ülkemizin başına ne geldiyse saydığımız devletlerin başını çektiği sömürü sistemi yüzünden gelmiştir. Yani FETÖ, PKK vb. terör yapılanmalarını yaratan tek başına ABD değil toplam olarak sömürü sistemidir. Bu sebeple mücadeleyi duygusal ABD karşıtlığıyla değil bilinçli anti-emperyalist tavırla sürdürmek gerekir. Ancak bu tavrı takınarak doğru zeminde birleşebilir, başarıya ulaşabiliriz. Ancak bu tavrı sergilersek Türkiye'yi doğru cephenin güçlü bileşeni haline getirebilir, 70 yıllık prangalarımızdan kurtulabiliriz.
UMUT DOLU RESMİ GÖRÜYORUZ
‘'Her şeye rağmen muhakkak bir nura(aydınlığa) doğru yürümekteyiz. Ben de bu imanı yaşatan kuvvet, yalnız aziz memleket ve milletim hakkındaki payansız muhabbetim (sonsuz sevgim) değil, bugünün karanlıkları, ahlaksızlıkları, şarlatanlıkları içinde sırf vatan ve hakikat aşkıyla ziya(ışık) serpmeye ve aramaya çalışan bir gençlik görmemdir...'' (**)
Mustafa Kemal, 24 Mayıs 1918'de Gazeteci Ruşen Eşref'e (Ünaydın) bu sözlerle resmini imzalayıp gönderir. Henüz Samsun'a çıkmadan, milli mücadeleyi başlatıp büyük zaferler kazanmadan önce umut dolu fotoğrafı ile kazanacağımızın müjdesini Türk milletine vermişti. Şimdi sıra bizde...
Bugün gelinen noktada yüreğimiz umutla dolu. Türk gençliği on yıllardır ABD emperyalizmi ve NATO karşıtı eylemlerini sürdürüyordu. On yıllardır verilen emeklerin boşa gitmediğini, Türkiye'yi doğru programa sürüklediğini görmekten mutluluk duyuyoruz. Ve büyük zaferleri şimdiden ilan ediyoruz. İçinde bulunduğumuz süreç; Atatürk'ü anlayanlar ve yolundan gidenler için galibiyeti; Atatürk'ü düşman görüp saldıranlar ya da O'nu tabulaştırıp kendinden başka kimsenin anlayamayacağı kibrine kapılanlar için ise hezimeti ifade ediyor!
Türk gençliği hiç aldanmadı ve umut dolu resmi görüyor. Türk devriminin birikimine ve milletine sırtını güvenle yaslıyor. Türkiye'mizin bağımsızlığı ve bütünlüğü için kat etmemiz gereken daha çok yolumuz var. Biliyoruz. Bu yolda Türk milletinin birliğine zeval getirmemeyi, Atatürk'ün programından sapmamayı, karamsarlığa geçit vermemeyi en başa yazacağız. Güncel başarılarımızın özgüveniyle, 150 yıllık mücadele tarihimizin olgunluğuyla Türkiye'nin mecburi rotası olan Atatürk'te birleşen Türk milletiyle kucaklaşacağız. Türk gençliği 50 yıldır hiç aldanmadı. Rotasından hiç sapmadı. 50 yıl önce olduğu gibi bugün de Tam Bağımsız Türkiye şiarıyla göğsünü vatanına siper etmeye devam ediyor.
*Harun Karadeniz, Olaylı Yıllar ve Gençlik, May Yayınları, 1975.
**Ruşen Eşref Ünaydın, Güneşi Özledik: Atatürk'ü Özleyiş, Kasım 1998, sy.5-6